29 Nisan 2014 Salı

ŞİMDİYE KADAR OKUDUĞUM EN ABSÜRD KİTAPTI ...."DORA-FREUD'A KAFA TUTAN KIZ"

Yazar Lıdıa YUKNAVITCH. Kitabın kapağına baktığınızda aklınızdan bir kıyım hikayesi olduğu geçiyor.Hele bir de işin içine Freud girince kesin erkeklere yön elik bir tepki kitabı diye düşünüyorsunuz.En azından ben öyle algıladım. Okudukça konunun gerçekten üzerinde durulması gereken ciddi bir konu olduğunu düşündüm. Ama,amalarım çoktu. Bu kadar argo ve küfür içermek zorunda mıydı? Amaç konunun önemini kavratmak mı yoksa sadece okunmasını sağlamak mıydı? Argo içerik yüzünden üzerinde durmaya değmez kitaplar listesine girmez miydi? Her neyse...Biraz duvarları kırdığı biraz da bana ters olduğu için kitabı bitirdiğime hala şaşırıyorum. Öte yandan ,tıp eğitimim sırasında aldığım bir aylık psikiyatri dersinden daha kalıcı bilgiler edindiğimi de inkar etmeyeceğim!...
 Konuya gelirsek;
İda ,kendine verdiği isimle Dora,14 yaşında Bay K.tarafından tacize uğrayan ve bu nedenle psikolojik sorunları olduğu anlaşılarak tedavi için Dr.Sig'e giden ana kahramanımız.Zaten hikayesini de kendin ağzından dinliyoruz. Babası kızına karşı duyarsız ve Bay K.'nın eşiyle yasak ilişki yaşıyor. Dora ,bu ilişkiyi her yönüyle görüyor. Annesi ise ilaç ve alkol bağımlısı olduğundan çoğunlukla Dora'nın varlığının farkında bile değil.
 Dora'nın en yakın arkadaşları; anoreksik bir kız,gay bir erkek,cinsiyet değiştirme operasyonu olmaya hazırlanan bir erkek ve lezbiyen kız arkadaşı. Bundan sonrasını da okuyarak görün.
Kitabı okuyunca bir bireyin doğumdan itibaren hayatının  her döneminde ailesinin sevgisine ve yardımına ne kadar çok ihtiyaç duyduğunu, ergenlikteki arkadaşlıkların seçimlerde ne kadar etkili olduğunu daha iyi anlıyorsunuz. Okumayı bitirdiğimde aklıma gelen ilk soru;
tedaviye ihtiyacı olan Dora mı ebebeyinleri mi ? Neden kurban hep çocuklar oluyor?
Son olarak kitaptan bir alıntıyla bitirmek istiyorum.
"Biliyor musun? On yedi yaş durulacak yer değil. Çekip gitmek,o benliği üzerinden silkip atmak istersin. İşlerin gidişatını alıp taş gibi fırlatmak istersin."

yeni kitaplarda ve yeni yorumlarda buluşmak dileğiyle...

26 Nisan 2014 Cumartesi

YENİ VE İLGİNÇ BİR FİLM "KÖRLÜK"

“City of God / Tanrıkent” filminin Brezilyalı yönetmeni Fernando Meirelles’in Cannes Film Festivali’nin açılışını yapan son filmi “Körlük / Blindness”, Filmekimi galalarından. Nobel ödüllü yazar José Saramago’nun dilimize aynı adla çevrilen romanından uyarlanan filmin senaryosu, 2005’te İstanbul Film Festivali’nde Altın Lale için yarışmış olan “Childstar / Çocuk Yıldız” filminin yönetmeni Don McKellar’a ait. Herkesi kör eden bir salgınının hızla yayıldığı modern bir kentte salgından etkilenmeyen bir kadının öyküsünü anlatan filmin başrollerini Julianne Moore, Mark Ruffalo, Danny Glover, Gael García Bernal ve Sandra Oh paylaşıyor.
Kitabı da elimde olmasına rağmen okuyamadım.Ama filmi çok beğendim.

İnsanoğlu kendine fazla güveniyor.İnançların,değer yargılarının sorgulandığı ilgi çekici bir hikayesi var.Bizi biz yapan değerlerimiz ve kişilik özelliklerimiz zorluklar karşısında verdiğimiz tepkilerle ölçülüyor.İhtiyaçların hayatı yönlendirdiğini ve imkansızın olmadığını vurguluyor.Son cümle;"O'na inanmazsanız başınıza bunlar gelir." Yoruma açık...

İNANILMAZ BİR ÖYKÜ "ANNE FRANK' HATIRA DEFTERİ"

Epsilon yayınlarından çıkan,bizzat Anne Frank'ın kendisi tarafından yazılmış günlüğün düzenlenmesiyle hazırlanmış,etkileyici bir kitap.
İkinci dünya savaşı sırasında Hollanda da sürgünde yaşayan Anne Frank,saklandıkları, babasının ofis binasının gizli bölmesinde bu günlüğü tutmaya başlamış.12-13 yaşlarında bir kızın gözünden savaşın ne olduğu,gizli yaşamın verdiği korkular,ölüm,farklı olmanın getirdiği zorluklar anlatılmış.Kitabı okuduktan sonra çok etkilendim ve araştırdığımda ,Anna'nın saklandığı bu binanın şimdilerde müze gibi halka açık gezildiğini öğrendim.Hayallerim arasında bir gün oraya gitmek ve küçük bir kızın yaşadıklarına tanık olmak var.
Savaşı yaşamayanlar için konuşması ne kadar kolay.Oysa herkesten çok çocuklar etkileniyor.Hayatlarının geri kalanı hep bir korku ve belirsizlik içinde geçiyor.Büyüklerin güç ve iktidar savaşı,küçüklerin gözünde sadece mutlulukların sonu ve acı olarak görülebilir.Bu günlerde yaşadığım şehre Suriye'den kaçarak gelen aileleri gördüğümde daha iyi anlıyorum çocukların yaşadığı ızdırabı.
Bir iki hafta önce öğle yemeğini kızımla lokanta da yerken çok neşeliydik.Sonra yan pencere de küçük bir erkek çocuk belirdi.Pencereyi tıklayıp eliyle ortadaki patates cipslerini gösterip ver gibilerinden işaret etti.Gözleri öylesine masum bakıyordu ki dayanamadım yanıma çağırdım.Türkçe bilmiyordu ama açlığın dilini çok iyi öğrenmişti.Masaya bakışı konuşmasa da çok şey anlatıyordu.Garsona işaret edip menüyü istedik ve çocuğa gösterip istediklerini alabileceğini tarif edip bir masaya oturttuk. Biraz sonra pencerenin önünde üç çocuk daha belirdi.Ellerinde bir simit paylaşmaya çalışıyorlardı.Arkadaşlarını görünce simiti işaret edip yanlarına gelmesini istediler.O ise mahcup mahcup oturup, gidip gitmemek arasında tereddüt eder gibi oldu.Neyse ki lokantanın sahibi de olayı fark etmiş ki diğer çocuklara da o yemek paketleyip verdi.Hep birlikte gülerek oradan ayrılıyorlardı ki küçük oğlan yanıma gelip gülerek "tesekkür" dedi.Gülmekle ağlamak arasında kaldım.Bir çocuğun yiyecek bulduğu için bu kadar sevinmesi ne kadar üzücüydü oysa.Yediğimiz yemek,ailemizle paylaştığımız anlar,bizim için ne kadar sıradandı oysa.
İşte savaşın insanlara yaptığının en basit örneği.Bu yaşananlar Anna'nın yaşadıklarının yanında çok basit kalıyor.İnsanca yaşamaya ve insanca ölmeye herkesin hakkı vardır.Dilerim herkese kendi hayatını yaşama ve mutlu olma hakkının tanındığı,savaşsız bir dünyaya en kısa zamanda kavuşuruz.

                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                        Yeni kitaplarda ve yeni yorumlarda buluşmak dileğiyle...                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                    

21 Nisan 2014 Pazartesi

SERİNİN İKİNCİ KİTABI"KURALSIZ"sıradandı.

Artık seri kitap okumamaya karar verdim.En azından uzun bir süre.Kendimi eski Türkçe derslerinde yazılmış mektupları okuyormuş gibi hissediyorum.Giriş-Gelişme-Sonuç.
Eğer seri bir kitaba başlıyorsan ilk ve son kitabı oku yeter demek geliyor içimden.Üzgünüm ama öyle.Burada da farklı bir durum yok.Kahramanlarımız sona ulaşmak için ne kadar tehlikeli iş varsa yapıyor.Yeni kitap gelecekse tam her şey düzeldi derken halletmeleri gereken yeni bir sorun çıkıyor.Doğal olarak burada da serinin son kitabı geleceği için kısa bir mutluluk anı sonrası yeni sorunları görüyoruz.Vakti çok olup ilk kitabı beğenenler okuyabilir.Yoksa daha ilginç kitaplara yönelin derim....


20 Nisan 2014 Pazar

BU HAFTANIN İKİNCİ KİTABI"SONA KALAN-TESS GERRİTSEN"

Blog'u takip edenler bilir,tam bir Tess hayranıyım.Ama yine söylüyorum;eski Tess'i özlüyorum.İlk kitaplarında şiddet,gerilim,adrenalin ve adli tıp patoloğu olarak yaşananlar daha çoktu ve kitabı elinize aldığınızda hem korku hissediyor hem de bir türlü elinizden bırakamıyorsunuz.Tam bir adrenalin deşarjı yaşatıyordu.Son kitaplar ise daha yumuşak,polisiye,ipucu takibi ve dedektiflik yanı ağır basıyor.Bu kitap da polisiye yanı daha fazla hissedeceksiniz.
 Kitabın konusuna gelince;ayrı hayatlara sahip üç çocuk,Claire-Will-Teddy'nin yolları bir anda,hiç beklenmedik bir trajediyle kesişir.Önce aileleri,ardından koruyucu aileleri katledilen bu çocuklar için artık hiçbir şey eskisi gibi değildir.Peki bu olayların arkasında neler yatmaktadır?
Sevgili dedektifimiz Jane Rizolli ve Adli Patolog Maura Isles,yine iş başında. Size sadece keyifle okumak ve ipuçlarını takip etmek düşüyor.
Yeni kitaplarda ve yeni yorumlarda buluşmak dileğiyle...


GÜZEL BİR KİTAPTAN SEYİRLİK BİR FİLM"UYUMSUZ"

Veronica ROTH imzasıyla çıkan yeni bir Açlık Oyunları benzeri seri.Her ne kadar açlık oyunları gibi desem de seyrederken farklı geliyor ve sıkmıyor.Konu gayet akıcı ve karakterler rollerine cuk oturmuş diyebilirim.Kitabı okumak daha zevkli olsa da filminden de hoşlanacaksınız.
Konusuna gelince;
Savaştan çıkmış bir dünyada geriye kalanlar yeni bir yaşam kurmuş ve her biri belli bir erdemi yaşatmaya adanmış beş topluluk oluşturulmuştur.Dürüstlük,Fedakarlık,Cesurluk,Dostluk ve bilgelik.Beatrice,ailesiyle birlikte Fedakarlık toplumunda yaşamaktadır ancak seçme yaşı geldiğinden kendi yaşayacağı toplumu seçecektir.Ya ailesiyle birlikte ya da başka bir toplulukta yalnız...Beatrice ,kendi dünyasında bir seçim yapar ve asıl macera da o an başlar.
Konuyu ve anlatım tarzını beğendiğimden,filmi de oldukça sürükleyici bulduğumdan serinin ikinci kitabı olan Kuralsız'a başladım.Bir iki güne yorumlarım.Şimdiden herkese iyi seyirler ve iyi okumalar diliyorum.Benim gibi hayal ederek kitap okumayı seviyorsanız önce kitabı okuyun sonra filmi seyredin.Yoksa büyü bozuluyor...


17 Nisan 2014 Perşembe

ÇOK GÜZEL BİR TİYATRO İZLEDİK:"SONDAN SONRA"

                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                İstanbul ve Ankara gibi büyük şehirlerde yaşamayanlar için bu tür tiyatro turneleri çok iyi oluyor.Bu nedenle öncelikle tüm zorluklara rağmen turnelerden vazgeçmeyen tüm tiyatrolara teşekkür ediyorum.
 Emre Kınay'ın yönettiği,Emre Kınay ve Ahu Türkpençe'nin birlikte sunduğu ,iki kişilik harika bir oyun.Her iki oyuncunun performansı da mükemmeldi ama benim favorim Emre Kınay. Hem devam eden bir dizide oynayıp hem de tiyatro yapmak.Üstelik ikisinde de çok başarılı.Oyun iki kişilik olmasına rağmen seyirciyi içine aldı ve soluksuz bir şekilde izledik.Bir nükleer kazadan kurtulduğunu düşünen iki insanın sığınakta geçen günlerini anlatıyor.Şaşırtıcı bir son sizi bekliyor.Mutlaka izlemenizi tavsiye ederim...                                                                                                                            

OKUMASI EN ZORLAYAN KİTAPLARDAN;"TANRI'NIN FORMÜLÜ

  Bu kitabın ismini çok duyduğum için ilk gördüğüm anda aldım ve okumaya başladım.Yaklaşık iki hafta oldu ve ben nihayet kitabı bitirebildim.Şimdi yeniden okumaya başlasam kitabı gerçek anlamda okumuş olurum.Çünkü bu kitabı ilk okuduğunuzda fizik bilginizin çok iyi olması lazım.Benim gibi yarım yamalak bir fizik bilginiz varsa ilk okuma ile ancak fizik kuralları anlamaya çalışıyorsunuz ve konudan uzaklaşıyorsunuz.
  Yazar Jose Rodrigues Dos Santos'a hayran kalmamak elde değil.Sadece bir roman yazmamış,matematik-fizik-astronomi bilgisi yanında CIA'nin çalışma şekli,İran'daki yaşam koşulları ve Amerika'daki hayatı birleştirerek eşsiz bir kitap açığa çıkarmış.Güzel ve zor bir kitap.Yıllardır ilk defa çözmekte zorlandığım bir kitap oldu.
 Bu kitabı okuyanlardan özellikle yorum bekliyorum.Yeni kitaplarda ve yeni yorumlarda buluşmak dileğiyle...


 "Rab mahirdir ama zalim değildir.Doğa sırlarını sinsiliğinden değil özündeki yüceliğinden dolayı saklar."
                                                                                           Albert EINSTEİN

8 Nisan 2014 Salı

SİMYACI-JOHN WARD BİTTİ...

Doğrusu kitabın türünü tam çözemedim.Polisiye macera tarzına kısmi fantastik öğeler eklenmiş diyebilirim.Kitabın sürükleyici olduğunu söyleyebilirim ama bazı yerlerde gereksiz uzatmalar olduğundan benim için vazgeçilmezler arasında yer almıyor.
Helen,bir tiyatro etkinliği sayesinde Jake ile tanışır.Babasının kendisine verdiği bir görevi Jake ile birlikte yapmaya karar verirler. Çıktıkları yolda onları gizemli karakterler ve tehlikeli görevler beklemektedir.
Bu kitap hakkında daha fazla yorum yapamayacağım.Kendime kızıyorum.Son zamanlarda etkili kitap seçimleri yapamadığımı düşünüp yeni kitapları araştırmaya başladım. Şu anda elimde "Tanrı'nın Formülü" var.Umarım beklentilerimi karşılar.
Yeni kitaplarda ve yeni yorumlarda buluşmak dileğiyle...



3 Nisan 2014 Perşembe

BU KİTABI BİTİRDİĞİME İNANAMIYORUM..."ŞEYTAN VE ŞAİR"

John UNDERWOOD imzalı "ŞEYTAN VE ŞAİR" adlı kitabı hem konusu hem de başlığı ilgimi çektiğinden satın almış ve okuma listeme eklemiştim. Kitabı okumaya başlayınca kendime inanamadım.Tüm çabalarıma rağmen ancak 10-15 sayfa okuyup ya uyuyakalıyor ya da başka düşüncelere dalarak kitaptan uzaklaşıyordum. Okumaktan ise bir türlü vazgeçemedim çünkü kitabın sonunu merak etmekten kendimi alamıyordum.