31 Aralık 2013 Salı

KİTAP TİRYAKİLERİ 3. BLOG TURU: Manastır ~ Chris Culver (YORUM)


   Kitabımızın ana kahramanı Dedektif Ash Rashid,biraz asabi,başına buyruk ve bireysel çalışmayı seven tipik kötü polis görünümlü iyi polislerden.Hani, dışarıdan baktığınızda soğuk ve korkutucu olan ama biraz vakit geçirdiğinizde iyilik yapmayı seven ve babacan bir karakter.Sevdiği yeğeninin aşırı doz uyuşturucudan öldüğünü söyleyip dosyayı kapatmaya çalışan polis teşkilatına karşı tek başına savaş açıyor ve gerçeğin bambaşka olduğunu keşfediyor.
  Karakter benim sevdiğim dedektif karakteriyle uyuşuyor ama yazarın hikayeyi anlatış tarzını beğenmedim.Polisiye hikayelerde heyecanın dozu yavaş yavaş artar ve sona doğru tavan yapar.Katil ya da katiller sona doğru ortaya çıkar ve çoğunlukla şaşırdığınız kişilerdir.Burada ise heyecan hep aynı dozda.Zaman zaman hikayeden kopuyorsunuz.Ayrıca neredeyse sayfanın ortalarında olay çözülüyor.Son tam bir son olmadı.En azından ben anlamadım.Üzgünüm ama bir polisiyeden beklediğim tadı bu kitaptan alamadım.
   Karakterlerden birinin bir sözü en beğendiğim cümlelerden,paylaşmak istedim.


"İnsanlara inanacakları bir şey verirsen senin için her şeyi yapacaktırlar."

29 Aralık 2013 Pazar

GERÇEK BİR AKSİYON VE MACERA KİTABI:"GÜVEN BANA"

Jeff Abbott,polisiye roman yazarları içinde bence en ön sıralarda yer alıyor.Hikayeler sürükleyici,heyecan verici ve şaşırtıcı.Okurken sayfaların nasıl aktığını fark etmiyorsunuz bile.Tam çözüme ulaştım derken yeni bir olayla daha karşılaşıyorsunuz.
Bu hikayenin ana kahramanı çocukluğunda babasını teröre kurban veren ve gençliğinde de annesini trafik kazasında kaybeden,yalnız ve yakışıklı bir psikoloji öğrencisi.Babasının ölüm şekli onu öylesine etkiliyor ki suça eğilimli insanlar üzerine araştırma yapmak en önemli işi haline geliyor.Ancak araştırmaları onu çok farklı olaylar zinciriyle karşılaştırıyor.Her an ölümle burun buruna yaşıyor ve geçmişinin hiç de göründüğü gibi olmadığını anlıyor.
Ana karakter Luke Dantry,sayesinde bizde insan psikolojisini anlamaya çalışıyoruz.Okuduğum kadarıyla terör eylemlerine karışan kişiler;kendini yetersiz gören,sevgi yoksunu ve yalnız ,öz güveni eksik karakterler.Çoğunluğu ergenlik döneminde aile sevgisinden mahrum kalmış ve ya okulda arkadaş edinememişler.Bu kişiler bir konuda fanatik derecesinde tutkulu iseler onlara her şey yaptırılabilir.Tuttuğu takım için ,bağlı olduğu din için ya da etnik bir grup için.Çünkü bir yere ait olmak,önemsenmek ve aranılır olmak tek istedikleridir.Güç ve para sahibi insanlar ve kuruluşlar kendi çıkarları için bu insanları rahatlıkla kullanırlar.Buradan şu sonuca varıyoruz:
Aile her ne kadar küçük bir birlik gibi görünse de işlevi çok önemlidir.Devletlerin geleceği açısından aile içi iletişim,sevgi,destek olma ve birbirini koruma şarttır.Çocuklara yeterli sevgiyi vermekten kaçmayın,onları ne kadar mutlu ve hayata doygun yetiştirirseniz geleceğiniz o kadar güvenli ve huzurlu olur.
Kitabı okuyunca ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız.Yeni kitaplarda ve yeni yorumlarda buluşmak dileğiyle...

28 Aralık 2013 Cumartesi

KİTAP TİRYAKİLERİ 3. BLOG TURU: Manastır ~ Chris Culver (KİTAP TANITIM VE VİDEO)




Davayı hızla çözmesseniz başkalarının da hayatını tehlikeye atarsınız...

Ash Rashid, artık cinayet soruşturması yürütme düşüncesine dayanamayan eski bir cinayet masası dedektifidir. 
Önümüzdeki yıl işinden tamamen ayrılacaktır. Planı budur, en azından yeğeninin cesedi şehrin en varlıklı insanlarından birinin evinde bulunana kadar. Adli tabip, ölüm nedeninin aşırı doz olduğunu söyler ama bu pek de mantıklı bir açıklama değildir. Ash, yeğeninin katilini bulmak için emirlere karşı gelerek bir soruşturma başlatır ancak, araştırmaya devam ettikçe en yakınlarını giderek daha çok tehlike altına soktuğu, karmakarışık bir davanın içinde bulur kendini. Eğer davayı çabucak çözmezse toprağa vereceği tek aile üyesi yeğeni olmayacaktır.


“Chris Culver, önümüzdeki yıllarda takip edeceğimiz bir yazar.”
- C. J. Box, New York Times Satış Rekorları Kıran Breaking Point and The Highway’in Yazarı

“Ash Rashid sert fakat merhametli bir kahramandır. Chris Culver, polisiye romanlarda cüretkar yeni bir ses.”
- Jeff Abbott, New York Times Satış Rekorları Kıran Downfall’un Yazarı


Kitap Adı: Manastır
Orjinal adı: The Abbey
Sayfa Sayısı: 422
Ebat: 13,50 cm x 21,00 cm
Yayın Tarihi: Kasım 2013

16 Aralık 2013 Pazartesi

Kağıttan Kentler- John Green



   "Rutinlerden kurtulmak lazım Margo olmak lazım. "

   Kağıttan Kentler benim için çok çok güzel bir deneyimdi. Birçok sayfada duraksadım ve düşündüm. Aşkı, gençliği, ergenliği, lise yıllarını hepsini tek tek yargıladım. Ve bir kez daha kitabın sonunda tüm tahminlerimin yıkılmasına göz yumdum.

   Ana karakterimiz: Q
   Bir de karşı penceredeki çocukluk arkadaşı: Margo

   Margo gibi kızlar hep daha sempatiktir bana göre. Yani ilgi çekici olmayı seven ama bunu davranışları yerine farklı malzemelerle ortaya koyan. Yani mesela Margo'nun renkli kıyafetler giymesi, gizli bir plak koleksiyonun olması vs. Böyle kızlar sadece bana sempatik gelmiyormuş demek ki. Q'da Margo'ya fazlaca ilgi duyuyor. Ne kadar Margo'nun özgür tavırları Q'nun sakin kişiliğiyle örtüşmese de BU AŞK İMKANSIZ DEĞİL.

"Bazen Margo gibi hissediyorum özgürlük için parçalanan ama sonu belli olan bir kağıttan insan."

   Yazar bu kitapta yeterince gençlik dönemlerine değinmiş. Dönem müzikleri, bilinmeyen şehirler, fedakar arkadaşlıklar, cesaret isteyen aşklar. Hepsini ele almış. Ve çok iyi ele alımş öyle böyle değil. Kapılıp gidiyorsunuz ve kitap bitene kadar kurtulamıyorsunuz.

***Bu kitap beni Aynı Yıldız'ın Altında'dan daha çok etkiledi. Bilmiyorum belki Q'da kendimi bulmuşumdur belki de Q gibi olmak istemişimdir.

"...Kağıttan evlerinde yaşayan bütün şu kağıttan insanlar, kendilerini ısıtmak için geleceği yakıyorlar."



GAZİ KARASU'DAN:"ASİ NEHiRİM"


Sen yatağına sığmayıp taşan asi nehirim,
Şemsi hüzün kaplamış sen yoksun diye.
Sensiz eksilen azığım olur zehirim,
Gel desem sevgili dönmez misin geriye?
Yazdın mademki katlime ferman;
Tak şimdi urganı boynuma vur sehpama,
Zaten kalmadı dizlerimde derman.
Taşımaz bu yüreğim,dayanamaz bunca gama.
Yüreğim dar bir makber sığamadı sevdam,
Gözlerini ne diye kıldın bana haram?
Gözler ki sende tekrar dirilmeye kabil,
İşte karşımda şimdi Babil şehrinin yargıçları...
Harut ve Marut seni gösterip derler bu Habil.
Sonra kılarlar beni yeryüzünün ilk katili Kabil.
Her ikisi de buna muktedir buna mukabil...
Sonra gözler bana bakar ve derler işte katil!
Bilmezler ki ben Habil'e ağlarım Habil bendeki aşka,
Gözde ayrı yaş fakat yürekte başka
Adem Havva'ya bakar Havva Adem'e
Anladım ki tende ayrı aşk yürekte başka
Yanacaksa sende yansın bu yürek aşka...



Kitap Tiryakileri 3.Blog Tur: GAZİ KARASU'DAN KAYIP MÜREKKEP BİTTİ..


  Sokak Kitaplarından çıkan Kayıp Mürekkep, yazarın okuduğum ilk kitabı. Çocukluğundan başlayan kısa bir anılara yolculuktan sonra iç dünyasını bize taşıyan deneme ve şiirleriyle devam ediyor. Okudukça yazara karşı ister istemez acımayla karışık bir yakınlık duydum. Karşılıksız bir aşkın verdiği acı, kaybedilen sevgiliye duyulan hasret ve ayrılığın neden olduğu boşluk hissi öylesine yoğun ki. Kitabı bitirdiğimde her zaman ki gibi yine düşünmeden edemedim. Böylesine acı duyacaksak neden aşkı yaşamak için uğraşıp duruyoruz. Biliyoruz ki aşk bir gün mutlaka biter.

   Kaybetmekten korkuyorsan asla sevgi ve aşkı yaşayamazsın. Acı çekmeye razıysan ve riski göze alıyorsan aşkı yaşamalısın. Sanırım kitabın özeti bu. Yazarımız bu acıyı çok yoğun hissetmiş. Onun için huzurlu ve mutlu olduğu bir dönem diliyorum. Bu sayede mutluluğun yansıdığı şiirlerini de okuyabiliriz. Acı ve hasreti böylesine içten yansıtabilen yazara başarılar diliyor ve yeni kitabında mutluluğu yakalamasını temenni ediyorum.


 Yeni kitaplarda ve yeni yorumlarda buluşmak dileğiyle...

11 Aralık 2013 Çarşamba

Baba Segi ve Üç Eşin Gizli Yaşamı- KARAKTER TANITIMI

Baba Segi: Yaşlı ve saf bir karakter olan Baba Segi’nin tek derdi çocuktur. Kız çocuğu olduğunda erkek, erkek çocuk olduğunda ise ikiz çocuk isteyebilecek bir karakter. Kötü olaylara karşı midesinde ve bağırsaklarında yaşadıkları onu espirili kılıyor.

EŞLERİ Iya Segi: Baba Segi’nin 1986’da evlendiği ilk eşi, 1986’da doğan Segi ile 1988’de Doğan Akin’in annesidir. Çok acımasız ve ölümcül hırslara sahip olan Iya Segi’nin tek amacı sırrını saklamak için Bolanle’yi öldürmektir. Iya Tope: Baba Segi’nin 1989’da evlendiği ikinci eşi ve Tope, Afolake, Motun adlı üç kızının annesidir. Çok saf ve temiz yüreklidir ve Bolanle’ye iyi davranan tek eştir. Gelin görün ki bu saflığı ve kırılganlığı yüzünden o da diğer eşleren (Iya Segi ve Iya Femi) kokmaktadır. Iya Femi: Baba Segi’nin 1994’de evlendiği eşidir. Femi ve Kole adlı iki çocuğu vardır ve çocukları da kendi gibi paraya tutkuyla bağlı, bencil ve huysuzdur. Bolanle eve dördüncü eş olarak geldiğinde onun için de işler kötü bir hal almadan bir çözüm yolun arayışına girecektir. Bolanle: Baba Segi’nin 1999’da evlendiği son eşidir. Üniversite mezunu olan Bolanle’miz küçüklüğünde yaşadığı durumları ve olayları bastırmak için Baba Segi’ye dördüncü eş olmayı kabul eder. Gelin görün ki ama evdekilerden pek azı ona iyi davranır ki bu da diğerlerinden gizli gizlidir. Bolanle aynı zamana Baba Segi’nin severek evlendiği ilk eşidir ama kısırlığı ortaya çıkınca bu sevgi ne kadar ilerleyebilecektir.

ÇOCUKLARI Segi: Baba Segi’nin ilk eşi Iya Segi’den olan kızıdır. Çok vicdanlı bir yapıya sahip olan Segi, kardeşlerine her konuda yardım ederken, annesi yüzünden de Bolanle’ye kötü davranmaktadır. Akin: Yiğit bir delikanlıdır ve aile içerisinde Bolanle’ye iyi davranan ikinci ama ilk kişidir. Tope – Afolake – Motun: Baba Segi’nin Iya Tope’den olan üç kızıdır. Her biri bir yıl arayla doğmuş olsa da adeta üçüz gibi yaşamaktadırlar ve saç, giyim konusunda birbirilerine çok benzerler. Femi ve Kole: Baba Segi’nin üçüncü eşi Iya Femi’den olan oğullarıdır. Kitapta bunlara dair pek bilgi yer almasa da yine de huy olarak anneleri gibi bencil ve huysuz olduklarından bahsedilmektedir.



Kitap Tiryakileri 2. Blog Tur: Baba Segi ve Dört Eşin Gizli Yaşamı


   "Baba Segi ve Dört Eşin Gizli Yaşamı" aslında günümüzde hala geçerliliğini koruyan bazı olayların artık sürdürülmemesi gerektiğinin bir kanıtı bence. Yazar bu olayları sade ve kolay okunabilir bir şekilde okuyucuya sunmuş. Bu yüzden kitap size ilk başlarda basit bir temel üzerine kurulmuş gibi geliyor. Fakat ilerledikçe konuya daha fazla hakim oluyor, o ortamı hissediyor ve daha fazla düşünmeye başlıyorsunuz.
 
  Konu zaten kitabın isminden anlaşılıyor. Aynı evin için yaşayan bir erkeğe bağlı dört farklı kadının kıskançlıkları, düşünceleri ve bazı sinsice planları kitabın temelini kuruyor.

   Sonuç olarak benim için kolay okunan, farklı bir kitap oldu. Eğer hep aynı tür okumaya ara vermek isterseniz bu kitabı tercih edebilirsiniz.

Diğer blog tur arkadaşlarım:
Kanalizasyon Balığı |  paraseninjoe.blogspot.com
Kitap Maceraları | kitapmaceralari.blogspot.com
Obur Kitaplık | oburkitaplik.blogspot.com

Bize buradan ulaşabilirsiniz:
Blog-Sitemiz: kitaptiryakilerii.blogspot.com
E-mail Adresimiz: kitaptiryakilerii@gmail.com

Facebook Adresimiz: facebook.com/tiryakikitap
Twitter Adresimiz: twitter.com/tiryakikitap

                                  





9 Aralık 2013 Pazartesi

SEVGİLİMDEN SON MEKTUP:AŞK İMKANSIZI BARINDIRMAZ DİYEN BİR SONLA BİTTİ...

"Ben senin kadar güçlü değilim.Seni ilk gördüğümde narin,korumam gereken küçük bir kız olduğunu sandım.Ama şimdi tamamen yanıldığımı anlıyorum.Sen güçlü olandın,bize asla izin verilmeyecek olsa da bu tür bir ilişkiyi yaşayabilecek olan..."
Yukarıdaki alıntı genel olarak size kitap hakkında bir fikir verdi sanırım. Kitabın temelini bu paragraf oluşturuyor.Geçmişte yaşanmış bir aşk hikayesinin şimdiki zamanda yaşayan Ellie'nin hayatını nasıl etkilediğini etkileyici bir dille anlatmış yazarımız.Bazen bir kafede arkadaşlarla ilişkiler hakkında konuşuyormuş gibi  bazen de duygusal bir filmi tek başına ağlayarak izliyormuş gibi yaşayarak okuyorsunuz.Akıcı,esprili ve 
zevkle okunacak kitaplar arasında.
 Kitabı bitirdiğimde hikayenin bana Sarah Jıo'nun Yağmur Sonrası adındaki romanını çağrıştırması beni biraz hayal kırıklığına uğratsa da vakit kaybı olduğunu düşünmüyorum.Duygusal ve içinde aşkı barındıran hikayeler arayanlara tavsiye ederim.
Roman bittiğinde aşkın bana ne anlattığını düşünmeden edemedim.Bence aşk;imkansızı başarmak için uğraştığımız süre boyunca hissettiğimiz duygudur.İçinde zevk,hırs,mücadele,korku,heyecan vardır.Ne zaman imkansız dediğimiz olursa o an aşkta biter.Ya ulaştığımız şeyi sever ve ömür boyu hayatımızda ona yer veririz ya da istediğimizin o olmadığını anlayıp sonsuza dek hayatımızdan çıkarırız.Doğrusu ben ,aşkla başlayan bu yolculuğun sevgiye dönüşeninden yanayım.Yorumlarımı takip eden arkadaşlar da benimle düşüncelerini paylaşırlarsa sevinirim.
Yeni kitaplarda ve yeni yorumlarda buluşmak dileğiyle... 

27 Kasım 2013 Çarşamba

BU KİTABI OKURKEN KALP SIZISI NEYMİŞ ANLAYACAKSINIZ.

KRISTIN HANNAH en sevdiğim yazar olmasına rağmen ,son kitabı"Ateşböceğinin Şarkısı" öylesine yoğun duygularla dolu ki okurken ara vermek zorunda kaldım.Sevdiklerinin kaybı sonucu insanların iç dünyasını ve bunun hayata yansımalarını çok hissederek yazmış.Duygu aktarımı çok yoğun.Dolayısıyla kendinizi acılı ve mutsuz hissediyorsunuz.Ama bitirmeden de elinizden bırakamıyorsunuz.Okurken ara verme nedenim ,yaşanan hüznü ve umutsuzlukları sindirebilmek içindi.Doğrusu kendini kötü hisseden kişilere tavsiye etmem.
Yazara hayranım çünkü gerçekten karakterlere iyi bürünüyor.Okurken kendinizden geçiyorsunuz.Bir müddet yazdıklarını okumayı düşünmüyorum.Çok etkileniyor ve kırılgan oluyorum.Ama biliyorum ki fazla uzak kalamayacağım.Kalemi büyülü ve yazdıklarını merak etmekten kendimi alamıyorum.
Yukarıda ki yazdıklarımı okuyanlar ne kadar çelişkili duygular yaşadığımı fark etmiştir.Bu kitabın güzel olmadığından değil,oldukça duygu yüklü olmasından.
Bir anne,bir eş ve en iyi dost kaybedilirse insanın hayatı nasıl değişir? Parçalanan bir aile nasıl toparlanabilir?Ergenlik çağında bir kız çocuğu nasıl yetiştirilmelidir? Bu soruların cevabını aldığınız ve bolca gözyaşı döktüğünüz bir kitaba merhaba deyin...
Yeni kitaplarda ve yeni yorumlarda buluşmak dileğiyle...


25 Kasım 2013 Pazartesi

MORAL-MOTİVASYON İÇİN OKUYUN:"MELEKLER SOKAĞI"

Üç kadın,gelişmekte olan bir kasaba ve değişen şartlara ayak uydurmaya çalışan bir topluluk. Eğlenceli bir anlatım tarzı ve sürükleyici bir hikaye. Herkesin yaşayabileceği ve kendine yakın hissedeceği konular var.
Hayatta başınıza ne gelirse gelsin umudun bitmeyeceğini,dostluklarla ve yardımlaşmayla her zorluğun yenileceğini anlatan zevkle okunacak bir kitap.
Kendinizi yalnız ve çaresiz hissettiğiniz zaman sizin için terapi gibi gelecek bir kitap.
Yeni kitaplarda ve yeni yorumlarda buluşmak dileğiyle...

17 Kasım 2013 Pazar

HER ŞEYE RAĞMEN BAŞARANLAR ,BAŞARININ YOLUNU ARAYANLAR İÇİN YAZILMIŞ...

Bu kitabı en güzel anlatan kapakta da verilmiş Harry Truman'ın yorumu olur şüphesiz.
"Hayatta büyük başarılara imza atmış insanların hayat hikayelerini okuduğumda,ilk zaferlerini kendilerine karşı kazandıklarını görmüşümdür."
Ben de Dr.Yaşar Ateşoğlu'nun hayatta başarılı olan insanların hikayelerini anlattığı bu güzel kitabı okurken şunu bir kez daha fark ettim ki ;başarının ana kuralı kendine hedef koymak.
İnsan illa ki fiziki yeterlilik aramamalı.Ruhunuzun gözü kulağı varsa ve belirlediğiniz hedefe gidecek azme sahipseniz yenemeyeceğiniz engel yok.
Hala şansımız varken okuduklarımızı değerlendirmeli ve hedeflerimize ulaşmak için çabalamalıyız.Onlar tüm olumsuzluklara rağmen başarmışsa biz neden başaramayalım.
Tüm motivasyonunu kaybedenler için öneriyorum,mutlaka okuyun...

Nick Vujicic (elleri ve ayakları olmayan bir hristiyanın hikayesi)

16 Kasım 2013 Cumartesi

Kitap Tiryakileri 1. Blog Tur -Şans Bilekliği YORUM


   Bu kitabı okurken gülecek, ağlayacak, üzülecek, şaşıracak ve koca bir "Vay be!" çekeceksiniz. Kitap da sadece ana karakter Stevie'nin hayatı anlatılıyor gibi görünse de yaşadıkları ve çevresindeki kişiler anlatıldıkça birkaç hikayenin birbiri içine geçtiğini fark ediyorsunuz.

***Bundan sonrası ÇOK AZ SPOİLER içeriyor!..

  Stevie'nin azmine ve cesaretine hayran kaldım.Bu karakter sayesinde o kadar çok şey öğrendim ve sorgulamaya başladım ki...

  Şizofren bir anneye sahip olmayı bırakın, aynı evde yaşamak bile ne kadar zordur. Yedi yaşında bir kızın böyle biriyle yaşaması, her türlü tehlikeye açık olmasına rağmen kendini koruyabilmesi, üstelik sevgi beklerken koca bir belirsizlikle yaşaması ne kadar yıkıcıdır.

  Ebebeyinlerin, çocuklarına olan tavır ve davranışlarının önemini, ailede sevilen birilerinin kaybının kişiyi nasıl hastalıklara sürüklediğini de net bir şekilde görüyoruz. Kitap bittiğinde tüm anne -babaların çocuk sahibi olmadan önce kendilerini buna hazırlayacak bir eğitimden geçmeleri gerektiği inancım bir kez daha kanıtlandı. Keşke "İyi anne-baba yetiştirme okulları" açılsa ve sertifika almadan çocuk sahibi olmak engellense. Bu durum vasi olacak bireyler içinde geçerli.Kitabı okuyanların bana katılacaklarına eminim.

  Bir tezimin daha doğrulandığına şahit oldum. Sanatçıların büyük çoğunluğu biraz kaçık.Sanırım bir şeyler üretebilmek için biraz kaçık olmak gerekiyor.Her ne kadar siz buna hayal dünyası geniş deseniz de bence kaçık tabiri daha çok uyuyor.

**Özetle bu kitabı çok sevdim ve yorum yapacak çok konu buldum. Okumayı bitirdikten sonra bile düşünmeme sebep olan kitaplara bayılıyorum ve bu da onlardandı. Herkese okumasını tavsiye edeceğim bir kitap.

Yeni kitaplarda ve yorumlarda buluşmak dileğiyle...

Kitaptan alıntılar:

"Zorluklar,insanı karakter sahibi yapar.Küçük şeylerden,arazimizde akan dereden,dağlardan,resimlerden,hayvanlardan,dışarıdaki havadan mutlu olmayı öğrenmek,minnet dolu bir hayat yaşama şansı sunarak sana mutluluk verecek.Gönül yaralarıyla başa çıkmak zorunda kalmayan ya da kalp kırıklıkları yaşayan diğer insanlara yardım eli uzatmayan insanlar,sonunda sığ,basit ve sıkıcı insanlar olup çıkarlar."

"Kimse insanları istismar eden,kaba ve aşağılık birinin yanında bulunmamalı,hayat çok kısa."

"Sevgi kalbi yumuşatır.Sevgi iyileştirir.Sevgi hayata tutunmanı sağlar.Hayatı yaşanmaya değer kılar.Daima sevgiye açık ol,zor geldiği zamanlarda bile."

Diğer blog tur arkadaşlarım:
Kanalizasyon Balığı |  paraseninjoe.blogspot.com
Kitap Maceraları | kitapmaceralari.blogspot.com
Obur Kitaplık | oburkitaplik.blogspot.com

Bize buradan ulaşabilirsiniz:
Blog-Sitemiz: kitaptiryakilerii.blogspot.com
E-mail Adresimiz: kitaptiryakilerii@gmail.comFacebook Adresimiz: facebook.com/tiryakikitap
Twitter Adresimiz: twitter.com/tiryakikitap

                                 

14 Kasım 2013 Perşembe

DEX'TEN FAVORİ SERİM LUX'UN 4.KİTABI KÖKEN BİR GÜNDE BİTTİ...

  Doğrusu özlemişim Kat ve Daemon'u. Bu seri ne kadar uzun sürse de heyecanını hep koruyor. Her kitap da tam da sona geldik derken yeni bir macera. Bazı seri kitaplarda sonlar sakız gibi uzuyor ama bu seride, her son yeni bir başlangıç olduğundan okumaktan sıkılmıyor ve her kitabı dört gözle bekliyorsunuz. Tek sorun sizi öylesine sarıyor ki bir günde bitiyor ve sabırsızca yeni kitabı beklemek zorunda kalıyorsunuz.
  Fantastik serilere başlayacaklar için mükemmel bir seçim olacağına eminim. Aksiyon, macera, aşk, eğlence ne ararsanız bu seride bulacağınızı garanti edebilirim. Özellikle seyahatlerde veya kısa zamanları olanlara yanlarında bulundurmalarını tavsiye ederim. Kısa ve güzel bir film seyretmiş kadar olacaklardır.

 Yeni kitaplarda ve yeni yorumlarda buluşmak dileğiyle...

TAM BİR HAYAL KIRIKLIĞI "LİMON YAPRAKLARININ KOKUSU"

  Kitabın arkasını okuyunca oldukça ilgimi çekmişti ama gerçek bir hayal kırıklığı yaşadım. Aslında etkileyici bir konu seçmiş yazar. Aması konunun anlatılış tarzında. Öyle yavaş ilerliyor ki sanki anlattığı insanların ağırlığını okurken de yaşamak zorundaymışız gibi.
  Keşke olaylar biraz daha ilgi çekici olsaydı. Hadi o kadar okudum bari sonunu anlayabilseydim. Bence çok daha etkileyici bir son olmalıydı. Uzun zamandır okuduğuma pişman olduğum ilk kitaptır dersem yeri var. Üzgünüm ama kitabın benim açımdan iyi bir yönünü bulamadım. Yeni kitaplarda ve yeni yorumlarda buluşmak dileğiyle...



13 Kasım 2013 Çarşamba

KİTAP TİRYAKİLERİ 1. BLOG TUR ŞANS BİLEKLİĞİ- ÖVGÜLER



 "Sayfaları yeni edindiğim arkadaşlarımla vakit geçirir gibi çevirdim." One book at a time

 "Kitap hakkında yazılanlar, hatta yazarın kendi betimlemeleri bile, bir kitabın nasıl aynı anda hem hayat dolu ve eğlenceli, hem de ürkütücü olabileceğini açıklamakta yetersiz kalıyor." Publishers Weekly

  "Şans bilekliği, yürek burkan şizofreni gerçekliğinin yanında okuyucusuna sunduğu sevgi ve neşe ile ruhunuzu aydınlatacak." The Crowded Leaf

  "Hayatın birçok yönüne değinen, güçlü bir hikaye." Fresh Fiction

  "Okuyucular kendilerini Stevie'nin dünyasına sarılmış onu bırakamaz halde bulacaklar." Krishna's Books

  "Hepimizin içinde yaşattığı acılar ve işleri akışına bıraktığımızda onların yerini alacak olan mucizeler..." The Sunday Orgonian

   "Stevie, karşısında çıkan her şeye galip gelebilecek bir kahraman." Reading in White Bears Lake

   "Cathy Lamb etkili mesajlar ve şiirsel bir anlatımın altından kalkabilen, ziyadesiyle yetenekli bir yazar." Chick Lit Cafe


Diğer blog tur arkadaşlarım:
Kanalizasyon Balığı |  paraseninjoe.blogspot.com
Kitap Maceraları | kitapmaceralari.blogspot.com
Obur Kitaplık | oburkitaplik.blogspot.com

Bize buradan ulaşabilirsiniz:
Blog-Sitemiz: kitaptiryakilerii.blogspot.com
E-mail Adresimiz: kitaptiryakilerii@gmail.comFacebook Adresimiz: facebook.com/tiryakikitap
Twitter Adresimiz: twitter.com/tiryakikitap


29 Ekim 2013 Salı

YAŞADIĞINIZ HER AN İÇİN ŞÜKRETMENİZİ SAĞLAYACAK BİR KİTAP"BİR DÜŞTEN İBARET"

   MOLOKA'I BİR DÜŞTEN İBARET romanı bazen isyanla bazen hüzünle çoğu zamanda aldığınız her sağlıklı nefese şükrederek okuyacağınız sarsıcı bir kitap.
  Okumayı bitirdiğimde derin bir oh çektim, ana kahramanın yerinde olmadığım için. Eminim okuyanlar da benimle aynı fikri paylaşacaktır.
   Henüz yedi yaşınızdayken sırf başkaları sağlıklı yaşasın diye ailenizden ve yaşadığınız topraklardan uzaklaştırılsaydınız ve hayatınızın geri kalanını karantina altında geçirseydiniz neler hissederdiniz?
  Hastalığınızdan dolayı sevdiğinize kavuşamasaydınız ya da çocuğunuz elinizden alınsaydı hala hayata sıkı sıkı sarılabilir miydiniz?
   İnsanlar yıllar geçtikçe teknolojiyle ve gelişen imkanlarla tanışırken siz hala elektrikten ve modern hayattan uzak, ilkel koşullarda yaşamaya terk edilmişseniz isyan etmez miydiniz?
  Daha çocukken ölümle tanışıp hayatınıza giren tüm arkadaşlarınızı teker teker kaybederken, neden hala sıra bana gelmedi diye kafayı yemez miydiniz?
 
   Yukarıdaki tüm bu soruların cevabı kişiden kişiye değişse de içerdiği acı anlam özünde aynı. Bazı insanlar ne yazık ki doğarken ölümle çok çabuk arkadaş olmak zorunda kalıyor. Savaşı ve hayat mücadelesini çok erken öğrenmek zorunda kalıyor. Bizler de onların sayesinde kendimizi şanslı sayıp,onların yerinde olmadığımız için şükretmekten kendimizi alamıyoruz. Acı ama gerçek.
 
  Bu kitap sayesinde bilimin önemini de bir kez daha anlamış bulunuyorum. Kimileri için sadece bir araştırma ve sonuçlarından ibaret olan bir keşif, bir insan için hayati değer taşıyabilir. Bu yüzden araştırmaktan ve düşünmekten vazgeçmemeliyiz. Belki de bu sayede yaşanan acıları bir nebze olsun azaltabiliriz. Birileri için hayat hala devam etmeli ve umut ışığı kendini göstermeli.

 Yeni kitaplarda ve yeni yorumlarda buluşalım...

20 Ekim 2013 Pazar

İKİNCİ ŞANSINI BEKLEYENLER OKUMALI:"YAĞMUR SONRASI"

Sarah  Jıo'nun, yazdığı harika romanlardan biri daha.Benim ikinci Kristin Hannah'ım. Yazarları sıralamak için söylemiyorum.Asla vazgeçilmezlerimden olduğundan. Bir savaşın aşkı ve dostlukları nasıl etkilediğini anlatıyor. Sevginin mi kıskançlığın mı daha güçlü bir duygu olduğunu anlamaya çalışıyorsunuz. Karakterler,hikaye ve olayların geçtiği yerler çok güzel anlatılmış.
 Gözleriyle konuşan oyuncular gibi duygularıyla kalemlerini oynatan yazarlar benim favorim diyenlerdenseniz bu kitaba bayılacaksınız.
 Kitaptaki bir bölümü size aktarıyorum ki bana göre kitabın özetidir o:
"Hayatında hiçbir zaman rol oynayamazsın,özellikle de aşk söz konusu olduğunda. Sadece kendin ol ve kalbinin sesini asla kulak ardı etme. O sesi dinlemek canını yaksa ya da aklını karıştırsa bile."


11 Ekim 2013 Cuma

SON SEFARAD BİTERKEN...

Yazar Beyazıt AKMAN'a bir kez daha teşekkür ediyorum. Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u fethini anlatan "Dünyanın İlk Günü" romanından sonra dört gözle beklediğim bir romanıydı bu.Son Sefarad da ise Yıldırım Beyazıt dönemini ve o zamanlar Endülüs'e(İSPANYA)yapılan yahudileri kurtarma seferini anlatıyor.Gerek konusu gerekse anlatım şekli bir harika. Bir roman akıcılığıyla sıkılmadan ve zevkle kitap okuyor ve bilmediğiniz tarihsel olayları öğreniyorsunuz. Beyazıt Akman sayesinde tarihin yalnızca savaşlardan ve ülkeler arası çıkar çatışmalarından ibaret olmadığını bir kez daha anlıyorsunuz.Geçmişte yaşamış insanların hayallerini,acılarını,umutlarını ve yaşam mücadelelerini sayfalar arasında hissediyorsunuz.Geçmişi anlamak ve geleceğe daha bilinçli odaklanmak için mutlaka okunması gerektiğine inandığım kitaplardan biri. Kitapta geçen bir sözden çok etkilendim ve size aktarmak istiyorum: "..Bir geminin yelkenleri ve bir kitabın sayfaları akıllı bir insanı istediği her yere götürür.Kitapların sayfaları da yelkenler gibi bembeyazdır,boştur.Onu anlamlı kılan insanın aklıdır." -Bu kitabı okuyup geleceği değerlendirirken aklınızı kullanmanız dileğiyle...


28 Eylül 2013 Cumartesi

MUTLAKA OKUNMALI:"VE DAĞLAR YANKILANDI"...

Yazar Khaled HOSSEINI,diğer iki kitabında da olduğu gibi beni çok etkiledi.Hikayesi acıların şehri olan Kabil'de başlayan iki kardeşin Paris ve Los Angeles'a kadar uzanan hüzünlü hayatları.Beni en çok etkileyen aynı topraklarda aynı oyunlarla büyürken aniden birbirini hiç tanımayan iki insana dönüşmeleri. İronik bir hikaye;en yakınlarınız en uzağınızda. Kitabı okurken hayatın ne kadar hızlı aktığını ve bazen anlamsızlaştığını düşünüyorsunuz. Siz kitap okurken birileri hastalıkla boğuşuyor,kavga ediyor,ölüyor ya da çılgınca eğleniyor. Her koşulda zaman akıyor ve siz sadece akıntıda sürüklenen parçalardan birisiniz.
  Yukarıda yazdıklarım yazardan bana geçen duygular. Bunun yanında kitap da kişilerin ve yerlerin tasvirleri,benzetmeler ve anlatım üslubu da dikkat çekici. Yazar, kitaptaki her kişinin içine girip,duygularını sanki kendi yaşamışcasına gerçek anlatmış. Bir bedende binlerce ruh taşıdığı hissine kapılıyorsunuz.
 Doğrusu gıpta etmemek elde değil. Hem olayların akışını merak ettiren hem de anlatım dilinin güzelliği ile sizi kitaba bağlayan ender yazarlardan. Her kitabını sevinçle kucaklayacağım yazarlardan biri benim için. Sizin de okumanız ve görüşlerinizi paylaşmanızı isterim...


27 Eylül 2013 Cuma

DEX PLUS VE İLK SÜRPİZ :))


Bildiğiniz üzere Dex Yayınevi'nin bir alt yayınevi olan DEX PLUS ilk kitabıyla kendini gösterdi. Ve öyle bir gösterdi ki sanırım DEX'ten biraz daha fazla ilgi görecek gibi. Öyle bir gösterdi dememden kasıt dizilere reklam vermek, metrolara afiş asmak, kitapçıların girişlerine panolar koyup broşür dağıtmak gibi birçok eylemle çok iyi bir tanıtım yapıldı ve kitap çoktan çok satanlar listesine girdi. Yani yeni oluşmasına rağmen DEX'e yetişebilmesi büyük şans.


         


       









    İşte bugün ben de diğer arkadaşlarım gibi DEX PLUS'tan ilk sürprizimi aldım. Ve öyle basit bir şekilde değil alttaki paket içinde geldi. Gerçekten DEX burada da marjinalliğini konuşturmuş. :))



Her zaman olduğu gibi DEX yayınevine ve editörlerine teşekkürlerimi sunmak istiyorum. Bana kitaplarıyla küçük sürprizler yaptıkları ve beni gülümsettikleri için çok çok teşekkürler :))


24 Eylül 2013 Salı

ÇOK ŞAŞIRTICI VE GÜZEL BİR KAHRAMANLIK ÖYKÜSÜ:"BEGÜM"


   Kenıze MQURAD tarafından kaleme alınan "Bir Devrin Ruhu-BEGÜM" konusuyla ve gerçek olması dolayısıyla beni oldukça etkiledi.1857 yılının Hindistan'ında Britanya'ya karşı bağımsızlığını kazanmak isteyen halkın ayaklanması konu alınıyor. Ülke Kralı,İngilizlerin tüm isteklerini yerine getirmesine rağmen bir bahaneyle ihanetten suçlanıyor. Hakkını aramak için İngiltere'ye giderken yolda sürgün ediliyor.Sonrasında Kralın dördüncü karısı ve oğlu tahta sahip çıkaran halkı ayaklanmaya sevk ediyor.
Kitap da anlatılan 1850'lerin Hindistan'ı, hem Müslümanların hem de Hinduların iç içe yaşadığı ve Osmanlılardaki gibi bir harem hayatı içeren ihtişamlı bir ülke.  Osmanlı kültürü o kadar kendini göstermiş ki şaşırdım.Sanki Hintlilerle aynı soydan gelmişiz gibi hissettim. Tarihi biraz daha araştırıp bu konuda bilgi edineceğim.
  Bir kadın lider olan Hazret Mahal sayesinde özgürlüğün ve vatanın uğruna savaşılacak yegane şey olduğunu bir kez daha anladım.
  Öyle güzel çıkarımlar var ki, bir iki tanesini burada vermeden geçemeyeceğim:
  "Bütün kötülükler cehaletten doğar. Toplumlar ötekinin kültürünü tanıyarak birbirlerine değer vermeyi öğrenir."
  "Hep aynı yöntem! Güçlüler istila etmeye karar verdiği zaman,sizi akla gelen her şeyle suçluyor:
Ya acımasız bir diktatör ya da beceriksiz biri oluyorsunuz."
   "Gerçek önder emirleri veren değil,derin bir isteğini dışa vuran,bu isteğini somutlaştırmayı bilen kişidir ve bunun için de halka çok yakın olması gerekir."

15 Eylül 2013 Pazar

BİR ŞİİR DAHA

                             AVCI
                                   
          Bir kuş olsam;
         dolaşsam gökyüzünde özgürce
        saklansam bulutların arkasına
        sonra güneşi yakalasam
        ısınsam yakıcı sıcağında.

       Geceleri uyusam yıldızların altında
       soğuk havalarda sığınsam koca çınara.
   
       Ama izin vermez ki acımasız avcı,
      hayatım onun ellerinde,
      bir çığlık kadar yakın ölüm...
 

BİR FARKLILIK YAPIP ŞİİRLERİMİ PAYLAŞMAK İSTEDİM...

                                               
                                                    YAŞAMAK
   Yaşamak savaşmaktır,
   geçmişinden ders alıp hata yapmamayı öğrenmektir,
   mutlu olmaktır,
   hissettiğin gibi davranmaktır,
   adam gibi adam olmaktır.
   Yıllar sonra bir gün sonsuzluğa göçü beklerken,
   gülümseyebilmektir.

   Yaşamak;
   yolun yarısını her zaman başlamadan bitirmektir...


                                                     

 

12 Eylül 2013 Perşembe

İLGİ ÇEKİCİ BİR PSİKOLOJİK ROMAN:"SIĞINAK"...

Sığınak bana hiç ummadığım bir anda Kahve Yayınları tarafından hediye edildi ve  tam da boş zamanıma denk geldiği için hemen okumaya başladım.(Yayınevine bu vesileyle bir kez daha teşekkür ederim.)Kitap konusunda çok nötr durumdaydım zira ne yazarını ne de kitabı tanımıyordum.Ama psikolojik romanları okumayı sevdiğimden bana cazip geldi.
Başlangıçta hikaye çok ağır ilerliyor ve hani bunun gerilimi diyorsunuz.Bir Grange arayanları hayal kırıklığına uğratabilir.Ama psikologların nasıl çalıştığını ve insanlarla konuşurken gerçekte neleri gördüklerini öğrenmek isteyenlere güzel bir kitap.Bir psikoloji eğitim kitabını okumak sıkıcı olabilir ama bu kitap hem bir hikaye anlatıyor hem de kişilik analizi hakkında size bilgi veriyor.Okudukça zevk aldığım ve kendimce bazı notlar aldığım kitaplardan biri.Parçalanmış bir aile ve hiç ummadığı anda bu ailenin sorunlarına dahil olan bir psikolog.Doktor iken nasıl hasta konumuna düşersiniz?Bir anlık bir karar değişikliği hayatınızı nasıl değiştirir?İnsan tecrübeleriyle mi iç güdüleriyle mi hareket etmeli?Cevaplar burada gizli...
Psikoloji türünden hoşlananlara ve şiddetin hayatı nasıl etkilediğini merak edenlere güzel bir örnek olabilir.Okumalarını tavsiye ederim.
Bu romandan edindiğim bir çıkarımı sizinle paylaşmak istiyorum:
"HER PSİKİYATRİST ASLINDA POTANSİYEL BİR PSİKİYATRİ HASTASIDIR"...



Yeni kitaplarda ve yeni yorumlarda buluşmak dileğiyle...

9 Eylül 2013 Pazartesi

KAHVE KÜLTÜR YAYINEVİ...

Evet bu sabaha kadar ben de bu yayınevinin adını duymamıştım. Hatta kargomun olduğunu duyduğumda bir yayınevinden geleceğini bile tahmin etmemiştim. Çünkü genellikle bir kitap gelecekse haberim olur. Her neyse işte kargomu az önce şubeden aldım ve bu kitapla karşılaştım. Kendisini ilk defa görüyorum. Konusu gerçekten ilgi çekici. Bu ay içinde okumayı planlıyorum :)

**KAHVE KÜLTÜR adlı yayınevine gerçekten çok teşekkür ederim. Benim için büyük bir sürpriz oldu. Kitabın arasına koyduğunuz not ise gerçekten ince bir davranış. Tekrar teşekkür ederim :)

Kitabı incelemek isteyenler:  Sığınak -S.L. LEWİS
Yayınevinin facebook sayfasını incelemek isteyenler ise:  KAHVE YAYINLARI





2 Eylül 2013 Pazartesi

Küçük Düşler Büyük Umutlar Bitti! :)


   Eğer canınız sıkkın ve biraz yalnız kalmak istiyorsanız,benim hayatım niye böyle diyorsanız ve diğer kadınlar nasıl acaba diye düşünmekten kendinizi alamıyorsanız okumanızı tavsiye edebileceğim bir kitap.
 Nic,Melissa ve Seema ...Üç yakın arkadaş ve üç farklı hayatı yaşayan kadın. Onların yaşadıklarını okurken kadınların düşüncelerini, erkeklere bakış açısını ve aşkın farklı gelişmelerini göreceksiniz.Güzel ve esprili bir kitap okurken zaman zaman "Evet,biz kadınlar böyleyiz işte" diyeceksiniz. Bazı sayfalarda "Ben olsam..." diye farkında olmadan düşüncelerinizi irdeleyeceksiniz.
   Benim gibi hem kitap okumayı hem de okurken yazılanları yorumlamayı seviyorsanız, okurken içten konuşanlar grubundaysanız seveceğinizi düşünüyorum.

31 Ağustos 2013 Cumartesi

Melez Sözleşmeleri serisinden: APOLLYON bitti...

  Heyecanla son kitap olduğunu düşündüğüm Apollyon'u beklemiştim ama son olmadığını okuyunca anladım ve yine bekleme modunda kaldığım için yazara kızdım. O kadar heyecanlı ve sürükleyici kitapları yaz ve bir türlü sonunu getirme. Tıpkı sezon bitimi diyen diziler gibi kitaplar da böyle uzatılınca büyüsünü kaybediyor gözümde. Oysa ne kadar istekle başlamıştım seriye. Aşk tavan,macera tavan,sürükleyicilik tavan ama son yok. Uyanış sonrası maceranın daha yüksek dozda olacağını biliyor ve dört gözle bekliyordum. Ama bir kitap daha çıkarmak uğruna maceraya virgül koymuşlar. Üzgün ve de kırgınım.
  Aiden ve Alex uyanışa uyum sağlamak ve dünyayı kurtarmak için yeni maceralara atılıyorlar. İkilinin maceralarını okumakta yeter diyorsanız okuyabilirsiniz. Ben okudum ama herşeyi sona sakladıklarını düşünüyor ve  son kitabı bekliyorum

.

29 Ağustos 2013 Perşembe

Bir Garip İSTANBUL...

   2 hafta önce 10 günlük bir İstanbul gezisine çıkmıştım. Bu yazımda sizlerle o gezide çektiğim en güzel fotoğrafları paylaşacağım. Onlarcası içinden size bunları sunuyorum. Umarım beğenirsiniz. ;)